Çocukların Özel Nitelikli Kişisel Verilerinin Korunmasına İlişkin Hukuki Düzenlemeler
Özet: Bu makalede, çocukların kişisel verilerinin korunması konusu hem ulusal hem de uluslararası hukuk perspektifinden ele alınmıştır. Kişisel verilerin korunması temel bir insan hakkı olup, çocuklara ait veriler yetişkinlere kıyasla daha hassas ve risklidir; bu nedenle özel koruma tedbirleri gerektirir. 6698 sayılı KVKK kapsamında, kişisel verilerin işlenmesi genel olarak açık rızaya bağlıdır; özel nitelikli veriler ise daha sıkı kurallara tabidir. Çocukların rıza verebilme kapasitesi, fiil ehliyetine ve ayırt etme gücüne bağlıdır; tam ehliyetsiz küçüklerin rızası yasal temsilci aracılığıyla sağlanırken, sınırlı ehliyetsiz çocuklar kendi rızalarını doğrudan verebilir. AB Genel Veri Koruma Tüzüğü (GVKT) çerçevesinde, 16 yaş altı çocukların verilerinin işlenmesi için yasal temsilcinin rızası gerekir; üye devletler bu sınırı 13 yaşa kadar düşürebilir. Makalede ayrıca, veri sorumlularının çocuklara yönelik bilgilendirme yükümlülüğü, veri işleme ilkeleri ve yasal temsilcinin rızasının sınırları detaylı biçimde açıklanmıştır. Sonuç olarak, çocukların kişisel verilerinin işlenmesi hem ulusal hem de uluslararası düzenlemelerle sıkı bir şekilde korunmakta ve risklerin önlenmesi için özel önlemler alınması zorunlu kılınmaktadır.
Giriş
Kişisel verilerin korunması hakkı, bireyin insan onurunun ve özel hayatının gizliliğinin güvence altına alınması açısından temel bir insan hakkı niteliğindedir. Çocuklara ait kişisel verilerin işlenmesi ise, yetişkinlere kıyasla çok daha hassas sonuçlar doğurabilecek özellik taşır. Bu nedenle çocukların kişisel verilerinin korunmasında daha sıkı ve özel tedbirlerin uygulanması zorunludur. Zira küçük yaştaki bireyler, verdikleri rızanın kapsamını ve verilerinin hangi amaçlarla kullanılacağını çoğu zaman öngöremezler. Ayrıca bu yaş grubundaki kişilerin, veri işleme faaliyetlerinden doğabilecek risk ve tehlikeler konusunda farkındalıkları sınırlıdır. Bu durum, çocukları itibar kaybı, verilerinin ticari amaçlarla kötüye kullanılması, kimlik hırsızlığı, siber saldırılar ve kişisel profillerinin çıkarılması gibi ciddi tehditlere karşı savunmasız bırakmaktadır. Özellikle özel nitelikli kişisel veriler, yanlış veya hukuka aykırı biçimde işlendiğinde çocukların gelişimi ve geleceği üzerinde telafisi imkânsız zararlara yol açabilir. Bu sebeple, çocuklara ait özel nitelikli kişisel verilerin korunmasına ilişkin hukuki düzenlemeler, genel veri koruma hükümlerine kıyasla daha yüksek standartlar ve daha sıkı koruma mekanizmaları öngörmektedir.
Kavramsal Çerçeve
Kişisel Veri ve Özel Nitelikli Kişisel Veri
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun (KVKK) 3/1-d maddesinde kişisel veri; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. Kanunun 6. Maddesine göre ise “Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.”
Kanun uyarınca, kişisel veriler kural olarak ilgili kişinin açık rızası olmadan işlenemez. Ancak bazı durumlarda açık rıza aranmaksızın veri işlenmesi mümkündür. Bu istisnalar arasında; kanunda açıkça öngörülmesi, fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını veremeyecek durumda olan kişinin veya başkasının hayatı/beden bütünlüğünün korunması, sözleşmenin kurulması veya ifası için gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirmesi, kişinin kendi verisini alenileştirmesi, bir hakkın tesisi/kullanılması/korunması için gerekli olması ve meşru menfaat gereği işlenmesinin zorunlu olması gibi hâller yer alır.
Irk, etnik köken, siyasi düşünce, dini inanç, sağlık, cinsel hayat, biyometrik ve genetik veriler gibi özel nitelikli kişisel veriler daha sıkı koruma altındadır ve kural olarak işlenmeleri yasaktır. Ancak; ilgili kişinin açık rızası, kanunda öngörülme, fiili imkânsızlık hâli, kişinin alenileştirme iradesine uygun şekilde işleme, bir hakkın tesisi/kullanılması/korunması, sağlık hizmetleri veya kamu sağlığının korunması amacıyla sır saklama yükümlülüğü altındaki kişilerce işlenme, sosyal güvenlik ve istihdam yükümlülüklerinin yerine getirilmesi veya ilgili vakıf/dernek/faaliyet alanına uygun şekilde üyelere yönelik işleme gibi hâllerde mümkündür. Ayrıca, özel nitelikli verilerin işlenmesinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması zorunludur.
Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması
Uluslararası Hukukta Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi, herkesin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkını güvence altına alır. Bu hak, çocuklar için de geçerlidir. Sözleşmede çocukların özel hayatı veya kişisel verilerinin korunmasına dair özel bir düzenleme bulunmaması, onların bu haktan yoksun olduğu anlamına gelmez. Çocuklar, yaşlarına bağlı olarak değişen sınırlar içinde, bu hakkı ebeveynlerine karşı dahi ileri sürebilir.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 16. maddesi, çocukların özel yaşamına, ailesine, konutuna ve iletişimine keyfi veya haksız müdahaleyi; onur ve itibarına yönelik saldırıları yasaklar ve bu durumlara karşı yasal koruma hakkı tanır. Sözleşme’nin 3. maddesi ise tüm çocuklarla ilgili faaliyetlerde “çocuğun üstün yararı” ilkesini esas alır. Bu bağlamda, ebeveynler veya yasal temsilciler de çocuğun özel hayatına haksız müdahalede bulunamaz. Kişisel verilerin izinsiz işlenmesi bu hakkın ihlali sayılabilir.
95/46/EC sayılı AB Direktif‟inde çocukların kişisel verilerinin korunmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktaydı. Oysa Amerika Birleşik Devletleri‟nde “Çocukların Çevrimiçi Platformlarda Mahremiyetinin Korunmasına İlişkin Kanun” (COPPA) yürürlükteydi (Children‟s Online Privacy Protection Act of 1998). Söz konusu Kanun internet ortamında çocukların kişisel verilerinin elde edilmesi, kullanılması veya aktarılmasına ilişkin haksız ve aldatıcı eylem ve uygulamaları yasaklamak amacıyla yürürlüğe girmiştir. 2018 tarihinde yürürlüğe giren ve AB Direktifi‟ni ilga eden GVKT‟de ilk defa çocukların kişisel verilerinin korunmasına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. GVKT‟de çocuklara ilişkin düzenlemeler yapılırken COPPA‟dan yararlanılmıştır.
GVKT’nin 38 numaralı açıklama metninde, çocukların kişisel verilerinin korunmasında neden özel bir korumaya ihtiyaç duyduğunu açıklar. Buna göre, çocuklar veri işleme riskleri ve hakları konusunda yetişkinlere kıyasla daha az farkındalığa sahip olduklarından, veri işlenmesi sırasında özel koruma gereklidir. Özellikle çevrimiçi pazarlama, sosyal medya profili oluşturma ve çocuklara yönelik hizmet sunan uygulamalarda veri toplanması gibi durumlar bu kapsamdadır. Bu hallerde veri sorumlusu, çocukların haklarını korumak için ek tedbirler almakla yükümlüdür.
GVKT, çocuklara ilişkin veri işleme faaliyetlerinde özel hükümler öngörmüştür. 75 numaralı açıklama metni, çocukların verilerinin işlenmesinin özellikle riskli olduğunu ve bu nedenle veri sorumlularının bu süreçleri planlarken önceden risk analizi ve etki değerlendirmesi yapmak zorunda olduğunu ifade eder. Ayrıca, 58 numaralı açıklama metninde şeffaflık ilkesi gereğince, çocuklara yönelik bilgilendirme ve iletişimin açık, sade ve kolay anlaşılır bir dille yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
Tüzük’te çocuklara özgü haklar ayrı bir başlıkta düzenlenmemiş, ancak genel veri koruma hakları onlar için de geçerli kılınmıştır. Bu kapsamda, verilere erişim, verilerin düzeltilmesini talep etme, unutulma hakkı ve veri işleme faaliyetinin kısıtlanmasını isteme gibi haklara sahiptirler.
Türk Hukukunda Çocukların Kişisel Verilerinin Korunması
Türkiye’de kişisel verilerin korunması hakkı, 7 Nisan 2016’da 6698 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte daha da önem kazanmıştır. Ancak ülkemizdeki farkındalık, 1995’ten beri AB’de uygulanan Veri Koruma Direktifi sayesinde bilinç düzeyi artmış olan AB ülkelerine kıyasla geridedir. 6698 sayılı Kanun, büyük ölçüde 95/46/EC sayılı Direktif’ten alınmış olup, tıpkı Direktif’te olduğu gibi çocuklara özgü özel hükümler içermemektedir. Bu nedenle, çocukların kişisel verilerinin korunması mevcut genel hükümler çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Bu kapsamda, KVKK’nın genel hükümlerinin yanı sıra Türk Medeni Kanunu’nun kişiliğin korunmasına ilişkin 24 ve 25. maddeleri ile çocuğun korunmasına dair 346. maddesi uygulanabilir. Kişisel verilerin hukuka aykırı işlenmesiyle çocuğun kişilik hakkı ihlal edildiğinde, velayet hakkına sahip ebeveynler bu ihlalleri önlemekle yükümlüdür. Ancak mevcut düzenlemeler, çocukların kişisel verileri ve veri güvenliği açısından yeterli koruma sağlamamakta; daha özel ve güçlü yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Kanunda yer alan ilgili kişinin hakları ve veri sorumlusunun yükümlülükleri çocuklar için de aynen geçerlidir. Çocuklar; verilerine erişme, bilgi talep etme, üçüncü kişilere aktarım olup olmadığını öğrenme, verilerin düzeltilmesini isteme ve tazminat talebinde bulunma haklarına sahiptir.
Veri sorumluları ise çocuklara ait verilerin işlenmesinde Kanun’un temel ilkelerine (m.4), hukuka uygunluk sebeplerine (m.5-6) uymalı ve gerekli idari ile teknik tedbirleri almak zorundadır.
Hukuka Uygunluk Sebebi Olarak Açık Rıza
KVKK uyarınca, kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası bulunmadıkça işlenemez. Bununla birlikte, kanunda öngörülen diğer hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı hâlinde açık rıza aranmaksızın veri işleme faaliyetleri gerçekleştirilebilir.
Kanun m. 3/1(a) uyarınca açık rıza, belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan onay olarak tanımlanmıştır. Açık rızanın geçerliliği için bu unsurların bir arada bulunması gerekmektedir:
Açık rıza, olumlu bir irade beyanıyla ortaya konmalıdır; susma veya zımni beyan yoluyla rıza sağlanmış sayılmaz. Yazılı olma şartı aranmamakla birlikte, elektronik ortamda, sözlü veya çağrı merkezi aracılığıyla da rıza verilebilir. Ancak, rızanın alındığının ispat yükümlülüğü veri sorumlusuna aittir; bu nedenle alınan rıza, ileride doğabilecek uyuşmazlıklara karşı güvenilir yöntemlerle kayıt altına alınmalıdır.
Bunun yanı sıra, ilgili kişi, vermiş olduğu rızayı dilediği zaman geri çekme hakkına sahiptir ve rızanın geri çekilmesi nedeniyle herhangi bir yaptırım uygulanamaz. Açık rıza, hizmetin yerine getirilmesinin ön koşulu hâline getirilemez; rıza verilmemesi, hizmetin engellenmesini doğuramaz.
Türk Hukukunda Çocuğun Rızası
KVKK uyarınca kişisel veriler, diğer hukuka uygunluk sebepleri yoksa, ilgili kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Ancak Kanun’da çocukların verilerinin işlenmesine ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından, bu konuda Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümleri esas alınmalıdır.
Türk hukukuna göre, çocuğun kendi kişisel verilerine ilişkin rıza verebilme yetisi, fiil ehliyeti ile ilişkilidir. Fiil ehliyeti, kişinin kendi fiilleriyle hak ve borç kurabilme, bunlara son verebilme veya yeni hukuki durumlar yaratabilme kapasitesidir. TMK’ya göre fiil ehliyeti için gerekli şartlar; ayırt etme gücü, kısıtlı olmama ve erginliktir (TMK m.10). Ayırt etme gücü bulunmayanlar, küçükler veya kısıtlılar fiil ehliyetine sahip değildir (TMK m.14).
Erginlik yaşı 18 olup, çocukluk bu yaşa kadar devam eder. Küçüğün ayırt etme gücü, makul şekilde hareket edebilme ve fiillerin sonuçlarını idrak etme kapasitesine bağlıdır. Yaş küçüklüğü bu kapasiteyi etkileyebilir; bu nedenle bazı çocuklar kişisel verilerinin işlenmesine rıza verebilirken, bazıları bu yetiye sahip olmayabilir. TMK, hangi yaştan itibaren ayırt etme gücüne sahip olunacağını belirtmemiştir; bu durum, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak, çocukların kişisel verilerinin işlenmesinde açık rızanın geçerliliği, çocuğun ilgili işleme faaliyeti açısından ayırt etme gücüne sahip olup olmamasına bağlıdır.
Tam Ehliyetsiz Küçüğün Rızası
Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin rıza hakkı, kişilik hakkı kapsamında şahsa sıkı sıkıya bağlı ve devredilemez bir haktır. Çocukların bir veri işleme faaliyetine rıza göstermesi, yukarıda belirtildiği gibi fiil ehliyeti ile doğrudan ilişkilidir; ayırt etme gücüne sahip olmayan küçükler (tam ehliyetsizler) kendi kişisel verilerinin işlenmesine hukuken rıza gösteremez. Bu nedenle, bu hakkın kullanımı yasal temsilciye, yani anne veya babaya düşer.
Doktrinde, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar “mutlak” ve “nisbi” olarak ayrılmıştır. Tam ehliyetsiz çocuklar açısından, nisbi haklar (ör. kişiliğin korunmasına ilişkin davalar) yasal temsilci tarafından kullanılabilirken, mutlak haklar (ör. evlenme, soy bağının reddi) kullanılamaz. Bu çerçevede, çocukların kişisel verilerinin işlenmesine rıza göstermek de nisbi bir hak olarak değerlendirilir ve yasal temsilcinin açık rızasıyla hukuka uygun hale gelir.
Velayet hakkı uyarınca, ana ve baba çocuğun menfaatini gözeterek bakım ve eğitim ile ilgili kararları birlikte alır. Önemli konularda çocuğun olgunluğu ölçüsünde görüşüne başvurulması gerekir. Bu bağlamda, çocukların kişisel verilerinin işlenmesine ilişkin rızanın geçerliliği, yasal temsilcinin bilgilendirilmiş rızasına bağlıdır. Yasal temsilci, çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak rıza vermelidir; aksi hâlde velayet hakkının kötüye kullanılması ve çocuğun kişilik hakkına müdahale söz konusu olur.
Kanun, veri sorumlusunun aydınlatma yükümlülüğünü açık rıza ile ilişkilendirmemiştir; dolayısıyla yasal temsilci rıza verirken, hem çocuk hem de temsilci, kişisel verilerin işlenmesi ve sonuçları hakkında açık, sade ve anlaşılır biçimde bilgilendirilmelidir. Ayrıca, veri sorumlusunun Kanun’daki kişisel verileri işleme ilkelerine uyması zorunludur; aksi hâlde yasal temsilci rıza vermiş olsa dahi işleme hukuka aykırı sayılır.
Sınırlı Ehliyetsiz Küçüğün Rızası
Ayırt etme gücüne sahip küçükler sınırlı ehliyetsiz kabul edilir ve TMK m. 16 uyarınca kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar bakımından yasal temsilcinin rızasına ihtiyaç duymazlar. Kişisel verilerin korunması hakkı da bu tür haklar arasında yer aldığından, sınırlı ehliyetsiz çocuk kendi verilerinin işlenmesine doğrudan rıza gösterebilir.
Ancak burada, çocuğun işleme faaliyetinin sebep ve sonuçlarını anlayıp makul biçimde hareket edebilme yeteneğine sahip olup olmadığı önemlidir. Çocuğun riskleri öngörebileceği kabul edildiğinde, veri sorumlusu bilgilendirme yükümlülüğünü çocuğun anlayacağı açık ve sade bir dille yerine getirmelidir.
Çevrimiçi platformlarda rıza alınacaksa, ilgili kişinin yaşını doğrulamak veya ayırt etme gücüne sahip olup olmadığını belirlemek için makul önlemler alınmalıdır. Örneğin, çocuğun işleme faaliyetinin risklerini anlayıp anlayamayacağını test edecek sorular sorulabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmadığı tespit edilen çocuklar için ise, velayet veya vesayet sahibi kişilerin onaylı iletişim bilgilerine bilgilendirme ve açık rıza metinleri gönderilmelidir.
GVKT Kapsamında Çocuğun Rızası
AB Genel Veri Koruma Tüzüğü’nün (GVKT) 8. maddesi, çocukların kişisel verilerinin işlenmesinde bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin rızanın geçerliliğini düzenlemektedir. Buna göre, rıza aranan durumlarda, çocuğun 16 yaşını doldurmuş olması hâlinde kendi rızası geçerli sayılır. 16 yaşından küçük çocukların kişisel verilerinin işlenmesi için ise velayet hakkına sahip yasal temsilcinin rızası gerekir, çünkü çocuklar çoğu zaman işleme faaliyetinin risklerini ve sonuçlarını öngöremezler.
GVKT, üye devletlere bu yaş sınırını 13’e kadar indirme yetkisi vermiştir; örneğin Birleşik Krallık 13 yaş sınırını uygulamaktadır. 13 yaşından küçük çocukların verilerinin işlenmesinde mutlaka yasal temsilcinin rızası şarttır.
GVKT 8. maddenin uygulanabilmesi için iki koşul vardır: (1) kişisel veri işleme faaliyeti çocuğa doğrudan hizmet sunan bilgi toplumu hizmetine ilişkin olmalıdır; (2) diğer hukuka uygunluk sebeplerinin bulunmaması nedeniyle açık rıza gerekliyse çocuk veya yasal temsilcisi rıza göstermelidir.
Yasal Temsilcinin Açık Rızası
GVKT’nin 8. maddesi uyarınca, 16 yaşından küçük çocukların kişisel verilerinin işlenmesinde yasal temsilcilerinin rızasının alınması gerekmektedir. Veri sorumlusu, yasal temsilcinin rızasını alırken makul çaba göstermeli, yalnızca gerekli bilgileri işlemeli ve ek bilgiler talep etmemelidir; bu yaklaşım veri minimizasyonu ilkesine dayanmaktadır.
Rızayı verenin yetkili temsilci olup olmadığının tespitinde uygulanacak yöntemler işleme faaliyetinin riskine ve mevcut teknolojiye göre belirlenir. Düşük riskli durumlarda e-mail ile rıza almak yeterli olabilir; yüksek riskli durumlarda güvenilir doğrulama yöntemleri kullanılabilir.
Yasal temsilci tarafından verilen rıza, çocuk dijital rıza yaşına ulaştığında geri alınabilir, onaylanabilir veya değiştirilebilir. Çocuk herhangi bir eylemde bulunmazsa, yasal temsilci rızası geçerli sayılır. Veri sorumlusu, rızanın geri alınabileceğini çocuğa bildirmekle yükümlüdür; bu, dürüstlük ve hesap verilebilirlik ilkelerinin bir gereğidir.
Yasal Temsilcilerin Verecekleri Rızanın Sınırlandırılması
AB Genel Veri Koruma Tüzüğü, çocukların kişisel verilerinin korunmasında esas olarak üçüncü kişilerin çocuklara doğrudan bilgi toplumu hizmeti sunması hâlini düzenlemektedir; ebeveynlerin kendi çocuklarının verilerini işlemesine yönelik özel bir sınırlama getirilmemiştir. Ancak, uygulamada ebeveynler, bebeklikten itibaren çocuklarının kişisel verilerini sosyal medyada paylaşmakta ve bu durum çocukların geleceğini etkileyebilmektedir.
Tüzük m. 6/1(f) uyarınca, çocuğun menfaatleri veri sorumlusunun meşru menfaatine ağır basıyorsa, ebeveyn rızası olsa bile işleme faaliyeti hukuka aykırıdır. Bununla birlikte, rıza aranan hâllerde çocuğun yasal temsilcisi rıza gösterirse hukuka uygunluk sağlanır; m. 6/1(f) şartının ayrıca gerçekleşmesine gerek yoktur.
Çocuk verilerinin işlenmesinde, 5. madde kapsamındaki veri işleme ilkelerine uyulmalıdır: veriler belirli, açık ve meşru amaçlarla toplanmalı, sınırlı, ölçülü ve yeterli şekilde işlenmelidir. Ebeveynler bu ilkelere uymadan veri işleme veya paylaşım yaparsa sorumluluk doğar ve yerel velayet düzenlemeleri ile çocuk istismarı önlenebilir.
16-18 yaş arasındaki çocuklar, kişisel verilerin işlenmesinin risklerini ve sonuçlarını anlayabiliyorsa, kendi açık rızaları yetişkinler için öngörülen şartlara tabidir ve yasal temsilcinin onayı gerekli değildir. Ancak bilgilendirme, çocuğun anlayabileceği sade ve açık bir üslupla yapılmalıdır.
Sonuç
Sonuç olarak, çocukların kişisel verilerinin korunması hem ulusal hem de uluslararası hukukta özel bir hassasiyet gerektirmektedir. Çocukların kişisel verilerinin işlenmesinde temel ilke, verilerin güvenliği, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenmesi ile çocuğun menfaatlerinin öncelikli tutulmasıdır. Tam ehliyetsiz çocuklar açısından rıza hakkı yasal temsilciler tarafından kullanılırken, ayırt etme gücüne sahip sınırlı ehliyetsiz çocuklar kendi verilerinin işlenmesine rıza gösterebilir. GVKT’nin öngördüğü yaş sınırları ve açık rıza mekanizmaları, çocukların çevrimiçi ortamlarda korunmasını güçlendirmekte, yasal temsilcilerin rızası ise yalnızca gerekli ve ölçülü veri işleme ile sınırlandırılmaktadır. Özellikle ebeveynlerin, çocukların menfaatlerini gözetmeden verilerini paylaşmaları veya işleme faaliyetinde bulunmaları, hukuka aykırılık ve sorumluluk doğuracaktır. Bu çerçevede, çocukların kişisel verilerinin korunması, veri sorumlularının teknik ve idari tedbirleri etkin şekilde uygulaması, bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmesi ve çocukların haklarını gözetmesi ile mümkün olabilecek, böylece hem çocukların gelişimi hem de dijital ortamda güvenliği sağlanmış olacaktır.
Kaynakça
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu
Türk Medeni Kanunu
Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi
Uçak, M. (2021). Kişisel verilerin hukuka uygun işlenmesinde çocuğun rızası. Kişisel Verileri Koruma Dergisi, 3(1).
Stj.Av.Şirin ÇAKIR
Av.Yalçın TORUN
Uyarı; Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Stj.Av.Şirin ÇAKIR, ve Av.Yalçın TORUN’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti amacıyla zaman içerikli elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı metinler avukat meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir, fakat metinlerin tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web sitelerinde yayınlanmasına iznimiz yoktur.
