KISALTMALAR

ABD             :Amerika Birleşik Devletleri

Bkz.              :Bakınız

HUMK           :Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu

  1. :madde

MÖH-UK      :Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu

MK               :Medeni Kanun

RG               :Resmî Gazete

  1. :Sayfa

TBMM           :Türkiye Büyük Millet Meclisi

Vol.              :Volume

 

  • GİRİŞ

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi, kanunlar ihtilâfının taraflarca seçilen durumlarda   milletlerarası uyumlaştırılması konusunda  atılan önemli bir adımdır. Sözleşme milletlerarası iş hayatı kapsamında uyuşmazlıklara bakacak mahkemenin milletlerarası seçimi ile  seçilen mahkemece verilen kararların  tanınması ve tenfizine imkan sağlayarak,  taraflara yargılama için  temel bir zemin oluşturmaktadır. Önceden  yargılamanın yapılacağı yeri  belirlemek, belirsizliklerin yok edilmesine imkan sağlar ve bu tür belirlemeyi içeren yetki şartı milletlerarası ticarete ilişkin  sözleşmelerde kaçınılmaz bir temel oluşturur. Çünkü  dünya piyasasında milletlerarası ticareti  sadece kendi kanunlarımızla ve mahkemelerimizle icra etmek mümkün değildir.[1]

Milletlerarası  münhasır mahkeme seçimi ile mahkeme kararlarının tanınma ve tenfizi konusu ilk defa 1992 yılında ABD‘ nin teklifi ile gündeme getirilmiştir. ABD    yargı kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin herhangi bir iki taraflı veya çok taraflı  milletlerarası sözleşmenin tarafı olmadığı için bu teklifi ile,  özel hukuka ilişkin  yabancı yargı kararlarının ikinci bir yargılama yapılmaksızın yurt dışında tanıma ve  tenfizine yönelik olanak sağlamayı hedeflemiştir. Lahey Münhasır Yetki Sözleşmesi  1992 yılından  itibaren yaklaşık on üç yıl süren milletlerarası görüşmeler sonucunda 2005 yılında hayata geçirilmiştir. Milletlerarası alanda geniş bir uzlaşmanın sağlanmasının imkansızlığı değerlendirilerek, asgari düzeyde sağlanabilecek uzlaşma dikkate alınarak yapılan çalışmalar neticesinde  sözleşme  ortaya çıkarılmıştır. Yapılan çalışmalarda milletlerarası ticaretin gelişimine katkı sağlamak adına bir çok ülke bu sözleşmeyi desteklemiştir. Sözleşmenin uyuşmazlıklarını tahkim ile çözme imkanına sahip milletlerarası  büyük şirketler dışında,  özellikle orta sınıf davacılara da yararlı  olması hedeflenmiştir. Sözleşme,  Newyork Sözleşmesinin tahkime ilişkin belirleyici hususlarına benzer, münhasır yetki şartına ilişkin hususları kapsamakta olup,  sözleşmeye taraf devletlerin  mahkeme  kararlarının kendi ülkeleri dışında tanınma ve tenfizine olanak sağlamaktadır.[2]

Milletlerarası ticaret,  taraflar aralarında çıkan anlaşmazlıkların kendi seçtikleri şekilde çözebilme imkanlarını güvence altına aldıktan sonra  daha  da artmaktadır. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi milletlerarası  mahkeme seçim şartının uygulanmasına ilişkin genel ve müşterek kurallar koymaktadır. Sözleşme aynı zamanda yerel mahkeme seçim şartlarının standart  işlemeleri için katalizör etki yapacak  şekilde bir sözleşmedir ve  yürürlüğe girmesi sonrası  ülkelerin  yerel  usul hukukuna ilişkin  yasal düzenlemelerin ihtiyaç duyacağı bir kısım  standart uygulamaları da karşılayabilecektir.[3]

  • SÖZLEŞMENİN UYGULANMASI
  1. GENEL BAKIŞ

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi, sözleşmeye taraf olan  ülkelerin mahkemelerinin yetki anlaşması veya  yetki şartı ile yetkili kılınması durumunda  uygulanacaktır. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin esasını teşkil eden ve  sözleşmenin uygulanmasına yönelik üç temel kural bulunmaktadır.[4] Bu kurallardan birincisi; münhasır yetki şartı taraflarca belirlenen geçerli bir mahkemenin davaya bakması, ikincisi; münhasır yetkili mahkeme dışındaki diğer bütün mahkemelerin davaya bakmaktan imtina etmesi ve son olarak ta üçüncüsü; nihai kararın tarafların mahkemelerince tanınması veya  tenfiz edilmesidir. Sözleşme bu üç kurala istisna olarak ,  seçimlik bir kural daha içermektedir. O da  tarafların mütekabiliyet ilkesi kapsamında  yetki anlaşması olmadan sonuçlanan yargılamaya ilişkin  kararları tanıyıp tenfiz edebileceklerine ilişkindir. [5] (Mad.22)

Sözleşme kapsamını özel hukuk ve ticari meselelere ilişkin davalar oluşturmaktadır (Mad.1/1). Sözleşmede özel hukuk ve ticari konular ayrımı özellikle yapılmıştır. Çünkü bazı hukuk sistemlerinde  özel hukukun ticari hukukla  tamamen  ayrı  sınıflandırıldığı görülmektedir. Genel olarak hizmet akitleri,  tüketicileri ilgilendiren akitler  ve kazanç amacı gütmeyen organizasyonların iş görme akitleri sözleşme kapsamı dışında bırakılmıştır. Tüketici ve hizmet akitleri, milletlerarası ticareti ve yatırımı doğrudan etkilemedikleri için  sözleşme kapsamına alınmamışlardır.

Sözleşme beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm; sözleşmenin genel yapısını, münhasır yetki anlaşmasınin tanımını, bir davaya milletlerarası nitelik kazandıran durumları, sözleşme dışlı bırakılan konuları, ikinci bölüm; yargılamaya ilişkin hususları, üçüncü bölüm; tanıma ve tenfize ilişkin hususları,  dördüncü bölüm sözleşmenin uygulanmasına ilişkin bazı sınırlamaları, beşinci bölüm ise sözleşmenin imzalanması onaylanması  kabulü ve sözleşmeye katılmaya ilişkin hususları  içermektedir.

  1. TANIMLAR
  1. MİLLETLERARASI UNSURLU DAVALAR

Sözleşmenin 1’nci maddesi  sözleşmenin kapsamını tayin etmektedir. Sözleşme kapsamındaki davaların, milletlerarası nitelikte davalar olması gerekmektedir. Sözleşmenin uygulanabilmesi için  gerekli milletlerarası tanımı (yabancılık unsuru) münhasır yetkili mahkemenin yargı yetkisini kullanması  ile  yabancı mahkeme kararlarının tanınma ve tenfizi kapsamında    farklılıklar göstermektedir. Özel ve ticari hukuka ilişkin akdin tarafları, Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesine taraf  aynı devletin topraklarında  ikamet etmiyorlarsa ve  münhasır yetki şartıyla seçilen mahkemenin yeri dışında sözleşmeye ilişkin başkaca bir yabancılık unsuru  varsa,  bu sözleşme milletlerarası unsurludur. Sadece yabancı bir mahkemenin münhasır yetki şartı ile  seçimi, davayı  milletlerarası unsurlu yapmamaktadır. Eğer anlaşmazlığın unsurlarından birisi veya bazıları sözleşmeyi imzalayan diğer devlet ile bağlantılıysa  dava milletlerarası karaktere sahiptir. Tanıma ve tenfiz için  ise kararın yabancı mahkeme tarafından verilmesi davayı milletlerarası yapmak için yeterli olmakta, davaya yabancılık unsuru katmaktadır.

Farz edelim sözleşmenin tarafları Fransızdır ve Fransa 2005 tarihli Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin onaylamıştır. Taraflar İtalya mahkemelerini  anlaşmazlıklarını çözmek için yetkili kılmışlardır. Sözleşmenin bütün unsurları Fransa ile alakalıdır. Yargılama maksatları için bu sözleşme milletlerarası nitelikte değildir. Fakat İtalya mahkemeleri bu uyuşmazlık ile ilgili olarak bir şekilde hüküm tesis etse Fransa bu hükmü tanıyıp tenfiz etmekle yükümlüdür. Bu anormal durumu gören 2005 tarihli Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi Fransada olduğu gibi ilgili devlete böyle durumlardaki bir hükmü tanımama ve tenfiz etmeme yetkisi vermiştir.[6] (Mad.2,10/4,21)

  1. TÜZEL KİŞİLERİN İKAMETGAHI

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi yabancılık unsurunun tespitinde gerçek kişiler dışındaki tüzel kişilerin ikâmetgâhlarının belirlenmesi hususunu 4 ncü maddesinde düzenlemiştir.  Bu maddeye göre tüzel kişinin ikâmetgâhı, merkezi yönetiminin , temel iş sahasının , tescil yerinin bulunduğu veya yasalarına göre kurulduğu devletteki ikametgahı olarak kabul edilmektedir.

  1. MAHKEME KARARI

Bu sözleşme anlamındaki  karar, tanıma ve tenfiz  kararı verilebilecek yargı yetkisine sahip mahkemelerce verilen kararlardır.

Ç.   SÖZLEŞMEYE TARAF DEVLET

Sözleşmede devlet veya imzalayan taraf tabirleri kullanılmıştır. (Mad. ) Bu ayrımın yapılmasının sebebi  kendi toprakları içerisinde değişik hukuk sistemleri bulunduran Kanada gibi devletleri veya Avrupa Birliği gibi organizasyonları ifade etmek içindir. Burada düzenleme yapılırken  Avrupada uygulanmakta olan  ve  taraf devlete içinde barındırdığı farklı hukuk sistemlerine sahip fedaral birimlerin veya organizasyon birimlerinin hukuku karşısında federal devletlere veye organizasyonlara öncelik tanıma gayesi mevcuttur. Bu konuda dünyada tam bir uzlaşma olduğu söylenemez. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri öncelik fikrini reddetmekte Birleşik Devletleri Mahkemelerini rutin olarak bir davaya bakıp bakamayacakları konusunda  kamu ve özel hukuka ilişkin uygulamayı dikkate alarak özgür iradeleri ile karar vermektedirler.

  1. SÖZLEŞMENİN KAPSAMI

Yukarıda da ifade edildiği gibi Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin sadece özel hukuka ilişkin ve ticari konulara uygulanması hedeflenmiştir. Fakat Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinde   özel hukuka ilişkin ticari konuların tümü sözleşme kapsamı içerisine alınmamış olup, özel hukuka ve ticari davalara ilişkin olan on altı konu sözleşme kapsamı dışında  bırakılmıştır.(Mad.2/1,2) Bu kapsam dışı bırakmanın ardındaki mantık, bu konulardan bir kısmının kamu yararını ilgilendirmesi veya üçüncü tarafların menfaati için olması , bir kısmının ise  özel milletlerarası sözleşmelerle düzenlenmiş olmasıdır.  Bir kısmı da  kişi ve aile hukukuna ilişkin ulusal konular  kapsamındadır. Kapsam dışı bırakılan  diğer konular ise iflas, eşya ve yük taşımacılığı, deniz kirliliği rekabet hukuk, gayrimenkul üzerindeki haklar yayım hakkı ve benzeri haklar dışında fikri mülkiyet hakları, hakemlik konuları ve bunlarla ilintili konulardır. Fakat unutulmamalıdır ki, her ne kadar Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi yukarıda belirtilen konuları kapsamı dışında tutsa da,  bu konular ön sorun olarak görüldüklerinde,  esas konu bu sözleşme kapsamında ise  Lahey  sözleşmesinin uygulanabilirliğine şüphe yoktur.[7] (Mad.2/3)

Rekabet Hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar sözleşme kapsamı dışında bırakılmıştır. Rekabet Hukukuna ilişkin davalarda Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi kapsamında münhasır yetkili  mahkeme belirlenemeyecektir. Fakat unutulmamalıdır ki, kapsam dışı bırakılma  sözleşmenin 2’nci maddesinin 3’ncü fıkrası ile birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanmaktadır. Çünkü 2’nci maddenin 3’ncü fıkrasına göre, sözleşme dışında tutulan konular davanın temel konusunu oluşturmayıp ön sorun  teşkil ettiklerinde , sözleşme kapsamı dışında bırakılamayacaklardır. O zaman davanın konusunu oluşturan rekabet hukukuna ilişkin meselelerle davanın konusunu teşkil etmeyen fakat davaya eşlik eden ön sorun oluşturan rekabet hukukuna ilişkin meseleler arasında,  bir ayrım yapmak gerekecektir. Rekabet hukukuna ilişkin meseleler davaya eşlik eden ön sorun oluşturduklarında  sözleşme kapsamında tutulacaklardır.

Taşınmazlarla ilgili işlemler sözleşmenin kapsamının dışında tutulmuştur.Amaç taşınmazın bulunduğu ülkenin mahkemesini ve ulusal hukukunu yetkili kılmaktır. Bu uygulama Brüksel anlaşması ile de uyumludur. Burada gayrimenkul üzerindeki irtifak hakları  ve kira  hakları da  bu kapsamdadır.

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 17’nci maddesi  sigorta piyasası için çok yararlı bir maddedir. Bu madde kapsamında Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi eğer sigorta ve tekrar sigorta akitleri Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi dışında tutulan konulara ilişkin olsa bile  sigorta akitleri Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi kapsamı içinde değerlendirilecektir.. Örneğin deniz kirliliğine ilişkin bir sigorta sözleşmesi için de Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi uygulanacaktır. Dahası 2’nci madde  anlamında  bir konuyla alakalı olduğu gerekçesiyle,  bir karar tanıma ve tenfiz edilmekten kaçınılmayacaktır. Kısaca Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi sigorta ve reasürans akitleri uyuşmazlıklarını güven altına almaktadır. Ayrıca sigorta ve reasürans akitleri 11’nci madde kapsamında tutularak, cezalandırıcı tazminata ilişkin hükümlerin tanınması ve tenfizine yönelik sınırlamalar bu akitlere uygulanmayacaktır.

Devlet, devletlerin temsilcisi şahıslar ve devlet temsilcileri ile ilgili işlemeler bu sözleşme kapsamındadır. Sözleşme devletlerin ve milletlerarası kuruluşların dokunulmazlık ve muafiyetlerini etkilemeyecektir. (Mad.2/5)

Eğer bir devlet kendi menfaati ile ilgili bir konuda  sözleşme ile bağlı olmayacağı konusunda  açıkça ve kesin olarak bildirimde bulunursa,  sözleşmenin ilgili maddeleri ile bağlı olmayacaktır. Bu bildirimin sözleşmeye taraf diğer devletlere bildirilmesi için sözleşmenin bir nüshasının muhafaza edildiği  sözleşme saklayıcısına  başvurulması gerekmektedir. Sözleşme yürürlükteyken böyle bir bildirimin yapılması durumunda  üç aydan önce böyle bir bildirim yürürlüğe girmeyecektir. Lahey  Münhasır Yetki Sözleşmesi kendisi yürürlüğe girmeden önce yapılan sözleşmelere uygulanmayacaktır. Özel bir konuda kendisine uygulanmaması için  çekince koyan devlet ile  karşı taraftaki devlet için sözleşme uygulanmayacaktır.

 

 

  •   MİLLETLERARASI YETKİ

 

  1. KAVRAM 

Yabancı unsurlu olaylarda  belirli bir devletin mahkemelerinin yetkili olup olmadıkları milletlerarası yetki kavramı ile ifade edilir. Milletlerarası yetki deyimi, ülke içi yetki deyiminin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Ülke içi yetki bir davaya  belirli bir devletin hangi mahkemesinin bakacağını belirlerken, milletlerarası yetki bir devletin mahkemelerinin yetkili olup olmadığını tespit eder. Bu tespitten sonra  o devletteki hangi yer mahkemesinin yetkili olduğu  ülke içi yetki kaideleri ile tespit edilebilir. Diğer taraftan aynı kavram yabancı bir devlete ait makamların, yabancı unsurlu bir olayda gösterdikleri yargı faaliyetinin  iç hukuk açısından tesirlere sahip olup olmayacağı veya hangi şartlar altında bu tesirler sahip olacağını  tayin eder.[8]

Milletlerarası yetki konusu TBMM  tarafından 27 Aralık 2007 tarihinde  kabul edilen 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun

40 ‘ncı maddesinde düzenlenmiş olup, 2675 sayılı yürürlükten kaldırılan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun (MÖH-UK) 27’nci maddesi yeni kanunda aynen muhafaza edilmiştir.[9] Bu maddede muhafaza edilen kural, Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin iç hukuktaki yer itibariyle yetki kurallarına bağlanmasıdır. Hukukumuzda yer itibariyle yetki kuralları taraflar, uyuşmazlığın niteliği ve bazı özellikler nazara alınarak tespit edilmiştir. Yer itibariyle yetki kurallarının ana kaynağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunudur. Bunun dışında maddi kurallar taşıyan kanunlarımızda da  yetki hükümleri yer almıştır. (MK.m.299)[10]

  1. YETKİ ANLAŞMASI

Milletlerarası özel hukukta   taraflara akdi borç ilişkilerini, belirli bir devlet hukukuna tabi tutma serbestliği tanınmıştır. Taraf iradelerine sözleşme yaparken, sözleşmeye uygulanacak  hukuku seçme konusunda tanınan bu serbestlik, sözleşmeden doğan uyuşmazlığı belirli bir devlet mahkemesine  sevk etme konusunda da tanınmıştır. Akdin tarafları kendi iradeleri ile ihtilâfa bakmakla yetkili olacak mahkemeyi önceden belirleyebileceklerdir. Bu mahkeme yabancı bir mahkeme veya bir Türk mahkemesi olabilir.

İrade serbestliği gereği MÖH-UK 47’nci maddesi yabancı unsur taşıyan bazı hukuki ilişkiler için tarafların anlaşma ile  yetkili Türk mahkemesi yerine  yabancı bir mahkemenin yetkisini kabul etmeleri halini düzenlemektedir. Diğer taraftan milletlerarası yetkisinin doğmadığı bir davada tarafların bir Türk mahkemesine yetki tanımaları da mümkündür. Bu her iki durumda da bizi ilgilendiren husus yetki anlaşmasının geçerlik şartı ve hukuki sonuçlarıdır. Aslında MÖH-UK. m.47’de  yabancı mahkemelerin yetkilendirilme durumunu düzenlenmiştir. Türk mahkemelerinin yetkilendirilme durumu ise HUMK. m. 22’ de  ‘’Mahkemenin salahiyeti intizamı amme esasına binaen tayin edilmemiş olan hallerde iki taraf bir veya müteaddit muayyen hususa müteallik ihtilaflarının salahiyettar olmayan mahal mahkemesinde görülmesini tahriren mukavele edebilirler. Bu halde işbu mahal mahkemesi o davaya bakmaktan imtina edemez.’’ şeklinde düzenlenmiştir.[11]

  1. YETKİ ANLAŞMASI İLE YABANCI MAHKEMELERİN YETKİLİ KILINMASI

Konu ile ilgili olarak 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun yetki sözleşmelerine ilişkin 31’nci maddesi ‘’Yer itibariyle yetkinin  kamu düzeni veya münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde, taraflar aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde  görülmesi konusunda anlaşabilirler. Yabancı Mahkemenin kendisini yetkisiz sayması halinde dava yetkili Türk Mahkemelerinde görülür.’’ şeklinde düzenlenmişti.

2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun yetki sözleşmelerine ilişkin 31 nci maddesi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun 47 inci maddesinde düzenlenerek  64’ncü madde ile 2675 sayılı kanun yürürlükten kaldırılmıştır. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun 47 inci maddesi ‘’ (1) Yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür. (2) 44, 45 ve 46 ncı maddelerde belirlenen mahkemelerin yetkisi tarafların anlaşmasıyla bertaraf edilemez.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Bu madde 2675 sayılı Kanunun 31 inci maddesini kısmen karşılamaktadır. 2675 sayılı Kanunun 31 inci maddesi hükmünde, esas itibariyle bir değişiklik yapılmamış, madde daha anlaşılır bir hâle getirilmek için yeniden düzenlenmiştir. İlk cümlede bulunan “kamu düzeni” kavramı madde metninden çıkarılmıştır. Birinci fıkraya ilk cümleyi takip eden yeni bir cümle eklenerek yetki anlaşmasının “şekli” konusunda açıklayıcı bir hüküm getirilmiştir. Mevcut 31’nci maddede daha önce  şekle ait açıklık yer almadığından, “şekil” konusu tereddütlere sebebiyet verdiği değerlendirilerek getirilen hükümle, yetki anlaşmasının her türlü yazılı delille ispat edilebileceği, daha genel bir ifadeyle içeriğinin tespitine imkân verecek herhangi bir iletişim aracı ile yapılabileceği hususu belirtilmiştir.

MÖH-UK. m. 47 kapsamında  Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetki kaidelerinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği durumlarda tarafların aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan bir ihtilâfın yabancı bir ülke mahkemesinde görülmesini kararlaştırmaları Türk hukuku bakımından geçerlidir.       Yetki sözleşmelerinde usul hukukuna  ait bir  akit söz konusudur. Bu bakımdan hangi şartlara tabi olarak bir milletlerarası yetki anlaşmasının yapılabileceğini ‘’lex fori’’  tayin eder. Buna mukabil yetki anlaşmasının meydana gelmesi meselesi maddi hukuk hükümlerine tabidir.   Şekil hususu ise bizzat usul hukuku hükümleri tarafından düzenlenmektedir.[12] Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanununun 47’nci maddesinde üçüncü cümle hâline gelen, 2675 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci cümlesi açık bir şekilde, seçilen yabancı mahkemenin münhasır bir yetki kazanacağını ifade etmekteydi. Buna rağmen, uygulamada taraflar arasında yapılan yetki anlaşmasıyla seçilen mahkemenin münhasır bir yetki kazanması konusunda farklı kararların çıktığı görülmüştür. Seçilen mahkemenin münhasır bir yetki tesis edeceği hükmünü daha net ve kesin olarak ifade etmek amacıyla, ikinci cümlenin yapısı değiştirilmiştir. Bu yeni ifade şekliyle, mevcut bir yetki anlaşması varsa, seçilen yabancı mahkeme kendisini yetkisiz görmedikçe veya davayı görmekten kaçınmadıkça, yetkili Türk mahkemesinde dava açılamayacağı, açıldığı takdirde yetkisizlik itirazı ile karşılaşabileceğinin ifade edildiği hükmün artık farklı bir şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığı düşünülmektedir. Ayrıca, yetki anlaşmasının varlığına rağmen, Türk mahkemesinde açılan bir davada, davalı tarafın yetki itirazında bulunmaması hâlinde Türk mahkemesinin davayı görebileceği de, doğabilecek tereddütleri önlemek amacıyla  cümleye eklenmiştir.

Taraflardan biri yetki anlaşmasına rağmen  yetkili Türk mahkemesinde dava açabilir mi? MÖH-UK. 47’inci madde ikinci cümlesine göre yabancı mahkemenin kendini yetkisiz sayması halinde dava yetkili Türk mahkemesinde görülebilecek, yabancı mahkemenin kendini yetkili sayması halinde görülemeyecektir. O halde yabancı mahkeme yerine Türk mahkemesinde dava açıldığında davalı ilk itirazda bulunabilecektir. Bu itiraz HUMK.187/2 anlamında yapılan bir itirazdır, yetkisizlik itirazıdır.[13]

Türk mahkemelerinin yetkili olduğu hallerde, tarafların yabancı ülke mahkemesini yetkili kabul etmelerinin Türk yetki hukukunda ne gibi sonuçlar meydana getireceği önem taşımaktadır. Burada Türk mahkemelerinin yetkili olmadığı haller, Türk hukukunu ilgilendirmemektedir. Türk mahkemelerinin ülke içi yetkisinin ve ona bağlı olarak milletlerarası yetkisinin  münhasır yetki esasına dayandığı hallerde, yetki  sözleşmesi ile  bir ülke mahkemesi yetkili kılınamaz , bu konuda yapılan yetki anlaşması Türk hukuku bakımında hukuki sonuç doğurmaz.

Yetki anlaşmalarında zayıf durumda bulunan tarafın korunması maksadıyla maddeye ikinci fıkra eklenmiştir. Bu fıkra hükmü ile, ekonomik yönden güçlü olan taraf karşısında zayıf durumda bulunan tarafın, iş sözleşmelerinde işçinin, tüketici sözleşmelerinde tüketicinin ve sigorta akitlerinde sigorta ettiren ile sigorta edilen ve sigortadan istifade edecek kişilerin 43’ncü, 44’ncü ve 45’nci maddelerde gösterilen mahkemelerin yetkisinden yoksun bırakılmaması için, anılan mahkemelerin yetkisinin, yetki anlaşmaları ile bertaraf edilmesi önlenmiştir.[14]

  1. YETKİ ANLAŞMASI İLE TÜRK MAHKEMELERİN YETKİLİ KILINMASI

Türk mahkemelerinin yer itibariyle yetkili bulunmadığı, dolayısıyla milletlerarası yetkinin doğmadığı durumlarda, taraflar yetki anlaşması ile  belirli bir Türk mahkemesinin yetkili olacağını kararlaştırabilirler.  Türk mahkemesine yetki veren bir yetki anlaşmasının şekli ve diğer geçerlilik şartları ’’lex fori’’ olarak Türk usul hukukuna tabidir. Buna göre yetki anlaşmasının yazılı olması, uyuşmazlığın ve mahkemenin belirli olması gerekmektedir (HUMK.m.22.) [15]

Taraflar yetki anlaşması ile  kanunen ve bu konuda kendilerine tanınmış olan  sözleşme serbestisinin bir sonucu olarak kanunen yetkili mahkeme yanında  müsbet yada onların yerine kaim olacak şekilde menfi yetki anlaşması akdedebileceklerdir. Eğer anlaşma münhasır yetkili mahkeme belirlenmişse davalının yetkisizlik  itirazı ile karşılaşacaktır.[16]

III. MİLLETLERARASI  MÜNHASIR MAHKEME SEÇİM SÖZLEŞMESİ  KAPSAMINDA SEÇİLEN MÜNHASIR YETKİLİ MAHKEMENİN YARGI YETKİSİ

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 5 ve 6’ncı maddeleri  sözleşmeye taraf devletlerin  seçilen mahkemelerinin yargı yetkisinin sınırlarını belirlemektedir. Sözleşmenin 5’nci maddesine  göre münhasır yetki anlaşması ile seçilen sözleşmeye taraf devlet mahkemesi, kendi hukukuna (lex fori) göre geçersiz olan  özel hukuk akitleri dışındaki akitler ilişkin davalara bakmakla yükümlüdür. Sözleşmenin 19’ncu maddesi ise,, seçilen  mahkemenin yeri dışında başkaca yabancılık unsuru içermeyen özel hukuk akitlerine ilişkin uyuşmazlıklarda sözleşmeye taraf devletlerin, önceden bildirmek şartıyla kendi mahkemelerinin uyuşmazlığı çözmeyi reddedebileceğini düzenlemiştir. Benzer şekilde Avrupa’da  çokça uygulanan  ‘’Lis Pendas’’ doktrininden farklı olarak, bir mahkeme davanın başka bir mahkemede derdest olduğunu ileri sürerek davaya bakmaktan imtina edemeyecektir. Münhasır yetki anlaşması çekince konulan konulara ilişkin olarak yargılama yetkisine sahip olmayacaktır. Yetki anlaşması ile  seçilen devletin mahkemesi uyuşmazlığın konusu ve  yerine ilişkin olarak, mahkemesi seçilen devletin yargı çevresi üzerinde bir etkisi olmayacaktır. Sözleşmeye taraf olan devlet mahkemeleri kendi kanunlarına göre  görevli olan diğer bir mahkemeye davayı gönderebileceklerdir. Örnek olarak seçilen mahkeme ABD Mahkemesi veya Colorado Federal Mahkemesi olabilir. Her durumda seçilen mahkeme ABD kanunlarına göre davayı diğer mahkemeye göndermeye yetkilidir. Aynı şekilde  sözleşme  mahkemeye davayı diğer bir mahkemeye gönderirken özel hukuk sözleşmesinin taraflarının taleplerini de dikkate alacaktır.[17]

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi’nin 6’ ncı maddesine göre sözleşmeye taraf devletlerden birisinin yetki şartı veya anlaşması ile seçilen mahkeme dışındaki mahkemesi,  yetki anlaşmasıyla seçilen mahkeme davayı kabul etmişse,  kendi hukukuna göre   akit geçersiz ise, akit seçilen mahkemenin kamu düzenine  açıkça aykırı ise, açıkça adaletsizliğe sebep olacaksa veya  taraflardan herhangi biri seçilen mahkemenin hukukuna göre  sözleşme ehliyetine sahip değilse   davayı reddedecektir.

Münhasır yetki şartı veya sözleşmesinin geçersiz olması durumu ile ilgili olarak Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi, münhasır yetki anlaşmasınin  geçerliliğinin seçilen mahkemenin hukukuna göre inceleneceğini belirtmekte, Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi yetki şartı veya sözleşmelerinin  geçerliliği için ayrı birtakım kurallar içermemektedir.[18] Münhasır yetki şartı veya anlaşmasının şekline ilişkin hususlar Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi’nin 3’ncü maddesinde belirlenmiştir. Bu kapsamda  yetki anlaşmasının yazılı olarak yapılması veya iletişim vasıtaları kanalıyla ulaşılabilir kaynaklarda bulunması ve  arşive tabi tutulmuş olması şartını aranmaktadır.[19]

  • TANIMA VE TENFİZ 
  1. TANIMA VE TENFİZE İLİŞKİN  SÖZLEŞMEDEKİ DÜZENLEMELER

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 8’nci maddesi, sözleşmeye taraf olan devletlerin münhasır  yetkili mahkemelerinin verdiği kararların, tanınması ve tenfizine ilişkindir. Sözleşme taraf devlet mahkemelerine sözleşmede belirlenen istisnalar dışında taraf devlet mahkemelerince verilen kararların tanınmasını ve tenfizini zorunlu kılmaktadır. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi kapsamında hata ile verilmiş bir karar olmadıktan sonra,  yargılamanın  incelenmesi veya yeniden yapılması ( yargılamanın iadesi) söz konusu olmayacaktır. Kararın niteliği tanınıp tenfiz edilebilirliğini belirleyecektir. Karar tanınması istenen devlette etki oluşturabilecekse tanınacak veya yürürlüğe geçirilebilecekse tenfiz edilecektir. Eğer karar, kararı veren hukuk düzeni içerisinde  itiraza uğramış ve  kesinleşmemişse,  başvurulan devlet mahkemesi kararın tenfizini erteleyecek veya reddedecektir.

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 9’ncu maddesi tanıma ve tenfizin reddedilebileceği durumları açıklamaktadır. Bunlardan birkaç tanesi münhasır yetki şartı veya anlaşmasının geçersizliği, kararın tenfizi talep eden tarafın kamu düzenine aykırı olması, akdin taraflarından birisinin bu akdi yapmaya ehil olmaması gibi Lahey Sözleşmenin 6’ncı maddesindeki durumlara ilişkindir. Bu kapsamda diğer istisnai durumlar  hükmü elde etmek için yapılan ve suç oluşturan sahtekarlıklar, aynı taraflar arasında mevcut uzlaşmazlığın  çözümü için önceden verilen bir karar ile çelişmesi durumlarıdır.

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 11’nci maddesi farklı bir istisnai durumu açıklamaktadır. Karar  tarafların zararının  tazmini ötesinde cezai tazminatlara ilişkinse  kararın   tenfizi reddedilebilecektir. Tenfizi talep edilen karar, tenfiz talebinde bulunulan mahkemece zararı ne kadar karşıladığı hususunda dikkate alınacaktır.

Sözleşmeye taraf devletler, 20’nci madde kapsamında,  seçilen mahkemenin yeri dışında, yetki şartı veya anlaşması taraflarının ikâmetgâhı, ilişkileri, uyuşmazlıkla ilişkili bütün diğer konuları  tanıma ve tenfiz istenilen devletle bağlantılıysa, önceden bildirerek kararının tanıma ve tenfizini reddedebileceklerdir.(Mad.20)

  1. ÖNSORUN TEŞKİL EDEN KONULARA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 2’nci maddesi ile sözleşme kapsamı dışında bırakılan konular  ve 21’nci maddesi kapsamında yapılan ön bildirim ile sözleşme dışı bırakılan konulara ilişkin uyuşmazlıklar  usule ilişkin değilse ve sadece önsoruna ilişkin iseler Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin uygulanması etkilemeyecekler ve kapsam dışı bırakılmayacaklardır. Yani yukarıdaki konulara ilişlin mesele  usule ilişlin olmayıp savunma tarafından gündeme getirilirse, sözleşme uygulanmaya devam edilecektir. Fakat ön sorun teşkil etmeyen ve  taraflarca  2’nci madde ve 21’nci madde kapsamındaki konulara ilişkin uyuşmalıklara yönelik alınan kararların tanınması ve tenfizi talep edilemeyecektir. Örneğin lisans verenle  lisans alan arasında  lisans haklarına ilişkin  sözleşmenin ihlali iddiası ile ilgili olarak,  lisans alan fikri  mülkiyet haklarının sözleşme dışı kalması gerektiğine ilişkin bir  savunma yaparak Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin  uygulanması engelleyemeyecektir.

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 10’ncu maddesi anlamında sözleşme dışı bırakılan konulara ilişkin olarak yukarıdaki örnekteki gibi fikri mülkiyet haklarına ilişkin mahkeme tarafından verilen ön karar sözleşme kapsamında tanınmayacak ve tenfiz edilmeyecektir. Sözleşmenin 10 uncu maddesi, sözleşmeye taraf devlet mahkemelerine, kendilerinden tanınması ve tenfizi talep edilen kararların,  sözleşme dışı bırakılan konulara veya 21 ınci madde kapsamında devletlerce sözleşme kapsamı dışında tutulacağı önceden bildirilen konulara ilişkin ara kararlara dayanması durumunda bu esas kararın tanıma ve tenfiz telebini reddetme imkanı vermektedir.

  • SÖZLEŞMEYE İLİŞKİN DİĞER HÜKÜMLER 
  1. YÜRÜRLÜK HÜKÜMLERİ 

Yetki anlaşması sonuçlandığında  eğer Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi, mahkemesi seçilen devlette yürürlükte değilse  Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi uygulanmayacaktır. Diğer bir deyişle taraflar Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin yürürlükte olmadığı yargı çevresini seçerek Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinden yararlanamayacaklardır. Bunun tersi olarak Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi seçilen yargı için yürürlükteyse, seçilen mahkeme davayı kabul edecek, diğer mahkemeler ise davadan imtina edecek yani davayı kabul etmeyeceklerdir. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi mahkemesi seçilen devlette yürürlükte değilse,  sözleşme oradaki usule ilişkin kurallarla uygulanmayacaktır. Aynı şekilde  sözleşmenin yürürlükte olmadığı taraf mahkemesinden Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi kapsamında bir hükmün tanınması veya tenfizi istenmeyecektir.

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi 6 ıncı madde kapsamında,  sözleşmenin yürürlükte olmadığı bir devlet mahkemesinin davayı kabul etmesi beklenmeyecektir. 22 inci madde  kapsamında  münhasır olamayan yetkili mahkeme seçim  sözleşmeleri için uygulanmayacaktır. 22’nci madde kapsamındaki karşılıklılık esasına dayalı sözleşmeyi yapan taraflarca  yapılan açıklamalar,  münhasır olmayan yetkili mahkeme sözleşmeleri gereği sözleşmeyi imzalayan taraf mahkemelerinin kararlarının kendi mahkemelerince tanıma ve tenfizine imkan sağlayacaktır.

  1. MİLLETLERARASI KARAR AHENGİ

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinin 26’ncı maddesi sözleşmenin diğer milletlerarası sözleşmelerle ilişkisini açıklamaktadır. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi diğer milletlerarası sözleşmelerle uyum içerisinde olacak şekilde düzenlenmiştir. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi bu sözleşmeye taraf olan  devletlerin bölgesel düzenlemelere ilişkin kurallarını ve sözleşmelerini  etkilememektedir. Fakat  birinci Brüksel  düzenlemeleriyle,  Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi arasında,  iki sözleşmenin de uygulanma durumunda  uyumsuzluk çıkabilir. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi seçilen mahkemenin münhasır yargı yetkisini ifade etmektedir.  Brüksel sözleşmesi ise  yetkili mahkemenin katı olarak öncelikli olmasından bahsetmekte olup, Brüksel sözleşmesine taraf olan  devletlerin mahkemeleri tarafından verilen kararın tanınması ve tenfizi konusunda  diğer taraf devletler  kararı veren mahkemenin yargısal yetkinliğini incelemeksizin hükmün tanımasını ve tenfizini düzenlemektedir. Brüksel Sözleşmesinin 23’ncü maddesi kapsamında  taraflardan birisi Avrupa Komisyonuna üye devletlerden birisinde ikâmetgâha sahipse, Brüksel sözleşmesi uygulanacaktır. Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi ilgili maddesine göre ise,  böyle durumlarda Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi uygulanacaktır. Fakat taraf devlette taraflardan hiçbirisinin ikâmetgâhı yokken ve taraf devlet Avrupa komisyonu üyesi değilken, Brüksel sözleşmesi uygulanabilirken, hükmün tanınması ve tenfizi ile ilgili olarak  1’nci Brüksel sözleşmesi hem hükmü veren hem de tenfiz talep edilen mahkemelerin devletlerinin Avrupa Komisyonuna üye olması durumunda uygulanabilmektedir.Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinden önce başka sözleşmeler gereği yükümlükleri olan taraf devletler bu önceki yükümlülüklerini taraf olan devletlere karşı yerine getirmeye devam edeceklerdir.(Mad.26/3)

III. YARGI YETKİSİ

Sözleşmeye taraf olan devlet mahkemesi münhasır yetkili mahkeme olarak seçildiğinde, bu ülke hukuku altında  hükümsüz olan bir sözleşme hariç, bu mahkeme  davayı kabul etmek zorundadır. Bu zorunluluk davanın konusu ve değerinden kaynaklanan kuralları etkilemeyecektir. Eğer taraflar belirli bir devlet içerisinde özel bir mahkeme seçerlerse durum ne olacaktır? Diğer taraftan böyle bir durumda seçilen mahkeme görevli olmaması nedeniyle davayı diğer bir mahkemeye gönderirse durum ne olacaktır? Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi 9’ncu maddesi kapsamında tanıma ve tenfizde de aynı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Sorun şudur; seçilen mahkeme dışında gönderilen mahkemenin kararı tanınıp tenfiz edilecek midir? Tarafların özel mahkeme seçimi ülke içerisinde yargı yetkisine ilişkin ulusal kuralları genişletmeli midir, yoksa  ulusal yargı yetkisi paylaşım kuralları, seçilen münhasır mahkeme önündeki yetkiyi genişletecek midir? Eğer yargı yetkisinin paylaşımı üzerinde ulusal kurallar böyle bir seçimi  geçersiz kılacaksa bu ülkede elde edilen hüküm tanınıp tenfiz edilecek midir ?

  • SONUÇ

Hem  fikri haklar, hem de  elektronik ticaret, milletlerarası ticaretin sınırlarını eskiye oranla genişletmiş durumdadır. Milletlerarası özel hukuk taraflar arasında yabancılık unsuru olan uyuşmazlıkların çözümünü düzenlemektedir. Bunu üç şekilde yapmaktadır.  Birincisi yargılamaya ilişkin kuralar koyarak, yargılamayı yapacak davayı kabul edecek mahkemenin belirlenmesini sağlar,  ikincisi taraflara uygulanacak hukukun  belirlenmesi imkanı sunar, bu kurallar esas olarak anlaşmazlığa hangi hukukun uygulanacağını belirler, üçüncüsü ise diğer ülke  mahkemelerince verilen kararlara bir etki tanımak maksadıyla  bu mahkeme kararlarının tanınma ve tenfizine ilişkin kurallar koyar.[20]

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesi milletlerarası usul hukukunun davayı kabul edecek yerin belirlenmesi fonksiyonuna hizmet eden bir sözleşmedir. Bu kapsamda sözleşme özel  mahkemelere ve yasama meclislerine  yetki anlaşmaları için  yeni bir referans noktası sunmaktadır . Tarafları korumak için sözleşme kapsamına alınan ve  katı uygulamalar yerine  mahkemelere esneklik sağlayan bazı sınırlamalar, konuya ilişkin yerel hukuku yaratmada  yönlendirici olabilecektir.

Sözleşmenin hazırlanması aşamasında  altmış beş devlet Yetki Anlaşmasına İlişkin  Lahey Hukuk Zirvesine katılmıştır. Eğer yeterli sayıda ülke sözleşmeyi onaylarsa milletlerarası alanda  özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinde münhasır yetki şartı ve anlaşmaları tahkime bir alternatif  olarak daha yaygın düzeyde kullanılabilecektir.[21]

Milletlerarası özel hukukta tarafların yararına olan ve uyuşmazlığın çözümünü sağlayan en önemli hususlardan birisi  mahkeme seçimidir. Bu gün bir çok hukuk sistemi taraflara yetkili mahkemeyi seçme hakkını milletlerarası düzeyde dahi vermektedir.  Zayıf tarafı korumak maksadıyla bazı hukuk sistemlerinde, her ne kadar bazı sınırlamalar olsa bile, hukuksal anlaşmazlık çıktıktan sonra  mahkemenin serbestçe seçimi kısıtlanmamaktadır. Avrupa Komisyonunun yabancı karaların tanınması ve tenfizine yönelik  düzenlemeleri mevcut olup, iş, sigorta ve tüketici akitleri için  uyuşmazlık çıktıktan sonra, diğer durumlarda uyuşmazlıktan önce    yetki anlaşmalarına  imkan tanınmaktadır.[22]

Yetki Anlaşmasına Dair Lahey Sözleşmesinde özellikle  bazı hükümler sözleşmenin taraflarının menfaatlerini güvence altına alacak niteliktedir. Bunlara örnek olarak, yetki anlaşmasının hile ile oluşturulması,  tanıma ve tenfizin açıkça kamu düzenine aykırı olması durumları verilebilir. Taraf devletlerden birisinin mahkemesi,  eğer  münhasır yetkili mahkeme tarafınca yapılan yargılama usulu,  tenfiz talep edilen devlet mahkemelerinin  kullandığı usulün temel prensiplerine aykırı ise tenfize zorlanamayacaktır. Bütün bu ayrıksı durumlara rağmen  sözleşme özel hukuk davalarında milletlerarası münhasır yetki  sözleşmelerinin uygulanmasına  ilişkin  kesin ve açık hükümler koymaktadır  ve aynı zamanda ileride  daha kapsamlı hazırlanacak bir sözleşme için zemin hazırlamaktadır.

KAYNAKÇA 

  1. GENEL ESERLER :

ÇELİKEL, A. : Milletlerarası Özel Hukuk, 4. B., İstanbul 1995

KURU, B./ARSLAN, R./YILMAZ, E. : Medeni Usul Hukuku,14.B., Ankara 2002

NOMER, E./ŞANLI, C.: Devletler Hususî Hukuku, 14.B., İstanbul 2006

NOMER, E. : Devletler Hususî Hukuku, 10.B., İstanbul 2000

ŞANLI, C. : Uluslar arası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, 2.B.  İstanbul 2002

ÜSTÜNDAĞ, S. : Medeni Yargılama Hukuku, 5.B., İstanbul 1992

  1. MAKALELER :

 

GİESELA, R. : Methods and Approaches  in Choice of Law, Berkeley Journal of İnternational Law, Volume 24 (2006),  801-841

JAMES A,R,N. : Think Like A Lawyer, Harward Law Review,Volume 119(2006), 931-938

LORNA E,G. : The İmpact of Haque Conferance’s Proposed Judgement Convention for Electronic Commerce and İntellectual Property Disputes, Technology, Volume 16(2002), 233-250

NANDA VED, P. : The Landmark 2005 Haque Convention on Choice of Court Agreements,  Texas İnternational Law Journal, Volume 42(2007), 773-788,

PETER, W./ LOUISE, T: Devolepments in Private International Law, Heinonline Volume     40(2006),  505-513

  • GÖRÜŞLER / METİNLER:

ANTONİN, P. : Haque Conventionion  on Choice of Court Agreement,The Globbetroter,

Volume 10(2006),   http://hcch.e-vision.nl/upload/pribetic37.pdf(09 Kasım 2007)

 

TREVOR,C,H. : Preliminary Draft Convention on Exclusive Choice of Court  Agreement,

December 2004, http://www.hcch.net/upload/wop/jdgm_

[1] NANDA Ved, The Landmark 2005 Haque Convention on Choice of Court Agreements, Texas İnternational Law Journal, Volume 42, (2007), 773-788,

[2] PETER, W./ LOUISE, T: Devolepments in Private International Law, Heinonline Volume     40(2006),  505-513, s. 506

[3] JAMES A,R,N. : Think Like A Lawyer, Harward Law Review,Volume 119(2006), 931-938 ,s.931

[4] TREVOR,C,H. : Preliminary Draft Convention on Exclusive Choice of Court  Agreement,

December 2004, http://www.hcch.net/upload/wop/jdgm_pd26e.pdf(09 Kasım 2007),s.6

[5] NANDA, s.777

[6] NANDA, s.777

[7] NANDA, s.777-779

[8] NOMER, E./ŞANLI, C.: Devletler Hususî Hukuku, 14.B., İstanbul 2006, s. 369-370

[9] R.G.12 Aralık 2007 tarih ve 26728 sayılı

[10] ÇELİKEL, A. : Milletlerarası Özel Hukuk, 4. B., İstanbul 1995, s. 291-292

[11] ÇELİKEL, s. 313

[12] NOMER/ŞANLI, s. 419-420

[13] ÇELİKEL, s. 318

[14] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. http://www2.tbmm.gov.tr/d23/1/1 5718 sayılı kanun        tasarısı ve gerekçeleri

[15] KURU, B./ARSLAN, R./YILMAZ, E. : Medeni Usul Hukuku,14.B., Ankara 2002, s. 97-99

[16] ÜSTÜNDAĞ, S. : Medeni Yargılama Hukuku, 5.B., İstanbul 1992, s. 209-210

[17] NANDA, s.  781

[18] NANDA, s.  781

[19] ANTONİN, P. : Haque Conventionion  on Choice of Court Agreement,The Globbetroter,

Volume 10(2006),   http://hcch.e-vision.nl/upload/pribetic37.pdf(09 Kasım 2007)

[20] LORNA E,G. : The İmpact of Haque Conferance’s Proposed Judgement Convention for Electronic Commerce and İntellectual Property Disputes, Technology, Volume 16(2002), 233-250

[21] ANTONİN, s.4

[22] GİESELA, R. : Methods and Approaches  in Choice of Law, Berkeley Journal of İnternational Law, Volume 24 (2006),  801-841

 

Scroll to Top