Anayasa Mahkemesi, Bilgi Edinme Hakkı Kapsamında Kişinin Kendisi Hakkında Çalıştığı Kurumda Tutulan Bilgilere Erişim Hakkı Olduğuna Dikkat Çekti
1961 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihinde Dışişleri Bakanlığında (İdare) daire başkanı olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 2018 yılında Türkiye Cumhuriyeti Buenos Aires Büyükelçiliği Birinci Müsteşarlığında görevlendirilmiştir. Başvurucu; yurt dışı harcırahının eksik ödenmesi, Buenos Aires Büyükelçiliğindeki görevine dört yıllığına atanmışken birinci yılın sonunda görevlendirmesinin sona erdirilmesi gibi olayların arka planında özlük dosyasında yer alan sicil ve bilgilendirme notlarının etkili olduğunu iddia etmiştir. Bu sebeple başvurucu 2017 ve 2018 tarihlerinde birden çok kez Dışişleri Bakanlığından bilgi edinme talebinde bulunmuş, iddiasına göre bir kısım talebine cevap verilmemiş, diğer bir kısım talebi ise reddedilmiştir. Dışişleri Bakanlığı cevap dilekçesinde ret sebebini şu şekilde belirtmiştir:
“Kurumların, avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri kurum dışına göndermek suretiyle temin etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu itibarla talep etmiş olduğunuz bilgi ve belgelerin tarafınıza gönderilmesi mümkün görünmemektedir.”
Bunun üstüne başvurucu, İdarenin bilgi edinme talebini reddetmesi üzerine idari işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara 4. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 19/6/2019 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şu şekildedir:
…“Bu durumda, her ne kadar davacı tarafından, ‘2017 ve 2018 yıllarında birçok kez bilgi edinme başvurusu yaptığı, bu başvuruların zımnen ya da subjektif ve hukuka uyar olmayan gerekçelerle reddedildiği’ iddia edilmişse de, yukarıda aktarılan bilgilere göre davacı idarenin yapılan başvurulara talep edilene uygun şekilde cevap verdiği, avukat aracılığıyla yapılan başvuruların ise Avukatlık Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca karşılandığı, talep edilen bazı belgelerin (davacıya ait siciller, değerlendirme ve bilgi notları) ise gizli belge niteliğinde olduğu, bu belgelerin gönderilmemesinin gerekçesinin ise 15.04.2011 tarih ve 27906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kamu Personeli Genel Tebliği’nin ‘Özlük Dosyası Tutulmasına İlişkin Usul ve Esaslar’ başlıklı (D) bendinin dokuzuncu fıkrasındaki ‘Özlük dosyalarının tutulması ve muhafazasında özel hayatın gizliliği ilkesine riayet edilir. Özlük dosyası içeriği hakkında soruşturma ve kovuşturmaya yetkili merciler dışındakilere açıklama yapılamaz, bilgi verilemez.’ hükmüne dayandığı anlaşıldığından, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca ve aktarılan bilgilere göre dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”…
Bunun üzerine başvurucunun istinaf talebinde bulunmuştur. Dosyanın gönderildiği Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 23/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan kesin olarak reddine karar vermiştir. Ardından Başvurucu, nihai hükmü 13/11/2019 tarihinde öğrendikten sonra 9/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirme sonucunda kişinin kendisi hakkında verilere erişim talebinin reddedilmesinin özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE karar vermiştir. Bahse konu kararda yer alan değerlendirmeler şu şekildedir:
…”Başvurucunun şikâyetinin özlük dosyasında yer alan sicil ve bilgilendirme notlarının kendisine verilmemesine dair işlemler bütününe yönelik olduğu görülmektedir. Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin özel hayata saygı hakkı ile bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Özel hayata saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinde koruma altına alınmıştır. Devlet, kişilerin özel ve aile hayatına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin haksız saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece yalnız kalma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisiyle ilgili bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisiyle ilgili bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret etmektedir. Özel hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel verilerinin korunması hakkı, Anayasa’nın 20. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir. Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında ise herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, bu hakkın kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsadığı ifade edilmiştir”…
…”Somut olayda Dışişleri Bakanlığında görev yapan başvurucu hakkında özlük dosyasında yer alan ve sicil amirleri tarafından düzenlenen sicil ve değerlendirme notlarının başvurucunun mesleki faaliyetlerine ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Danıştay; sicil raporlarının devlet memurlarının o yıl içindeki genel durum ve davranışları bakımından olumlu ve olumsuz niteliklerini, kusur ve eksikliklerini, liyakat durumunu gösteren ve sicil amirlerince not esasına göre düzenlenen belgeler olduğunu tespit etmiştir. Buna göre sicil raporlarında; devlet memurunun dönem içinde disipline riayeti, sorumluluk duygusu, verimlilik ve çalışkanlığı, görevine bağlılığı, iş heyecanı, mesleki bilgisi, tarafsızlığı, iş arkadaşlarına, amirlerine ve iş sahiplerine karşı tutumu gibi konular yer almaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi Nurcan Belin kararında başvurucunun mesleki faaliyetlerinin değerlendirildiği sicil raporlarının belirtilen önemi, taşıdığı mahiyet ve içeriği sebebiyle kişisel veri niteliğinde olduğunda tereddüt bulunmadığını ifade etmiştir. Bu sebeple kişisel verilerin tutulmasının, saklanmasının veya aktarılmasının Anayasa’nın 20. maddesi bağlamında kişilerin özel hayatına saygı hakkı kapsamında korunduğu kuşkusuzdur. Bu durumda kişisel veri niteliğindeki bu bilgilerin başvurucunun kendisine verilmemesi şeklinde gerçekleşen olayda, Anayasa’nın kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin 20. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanabilir olduğu sonucuna varılmış ve mevcut başvuru kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmiştir”…
“Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.”
Av. Yalçın TORUN
Stj. Av. Tunahan TIRAŞ
Web sitemizde yayımlanan yukarıdaki yazılı metnin, eser sahipliği hakları Stj. Av. Tunahan TIRAŞ’a ve Av.Yalçın TORUN’a aittir. Bu yazılı metin hak sahipliğinin tespiti amacıyla zaman içerikli elektronik imza ile muhafaza edilmektedir. Sitemizdeki yazılı metinler avukat meslektaşlarımız tarafından dilekçelerinde serbestçe kullanılabilir, fakat metinlerin tamamının, bir kısmının veya özetinin atıf yapılmaksızın başka web sitelerinde yayınlanmasına iznimiz yoktur.
